slider
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Friday, September 14, 2012

Tarantinosuz bir Türkiye düşünülemez




B Milli Takımın A Milli Gururu Tarantino:

Sinematik Mafia'da veya Sinematik Spaghetti'de ele aldığımız hemen tüm filmlerde bir parça Tarantino esini bulabilmek mümkün. Beslendiği kaynaklar ve onların geçmişte yapmış oldukları işler, Amerikan sinemasına karşı ayakta durmak için önce birebir kopya ardından özgün çalışmalara geçerek bu esin hamurunun yoğruluşuna en büyük katkıda bulunmuşlardır.

Soysuzlar Çetesini henüz izlemedim ama filmin fragmanında sürekli olarak gördüğüm sinema sahnesinin (ki filmin en önemli bölümü olduğunu düşünüyorum) eğer kafamdan geçen filmdekiyle aynı ise zaten iflah olmaz bir İtalyan hastası olan yönetmenimizin kolajlarına bir yenisini eklediğini söyleyebilirim. devamını buradan okuyunuz



8 comments:

Confeng said...

Öncelikle, bir önceki yazıya yaptığım ilk yorumun ilk cümlesini tekrarlamak istiyorum:

"Türk halkının, sinemaya olan yaklaşımıyla, kendine özgü bir "Tarantino"yu hakettiğini düşünmüyorum."

Buna bir de maksadı gişe hasılatlarıyla halkı sömürmek olan yapımcıların sinema anlayışı eklenince, iyi niyetli, özgün bir şeyler ortaya çıkarmak isteyen yönetmenler açıkta kalıyor.

Cem Yılmaz'ın, bugünkü sinema sektörümüzde en özgün yapıtlara imza atmasının sebeplerinin başında belki de çektiği filmlere yapımcı olarak katkı sağlayabilecek maddi güce sahip olması geliyor -ki bu gücü de şovmenlikle elde ettiği bir gerçek.

Sevmek Zamanı, benim izlediğim en güzel Türk filmlerinden birisidir. Bir listem olsa, ilk 5 içinde kesin olur. Ama ülkemizde gösterime bile girememiştir. Oysa o film için gereken bütçe, abartısız bir kısa film için gerekenden çok da farklı değildir.

Bizim sinemamızın, sadece farklı şeyler yapmaya değil, bu farklı yapıtlarla halk tarafından kabul görmeye de ihtiyacı var. Sokaktan geçen 5 kişiye sorun, 1 tanesi bile Yumurta'yı izlememiştir. İzleyen 3 kişiden 2'si de filmden çok sıkıldığını söyleyecektir. Halk bunu istemiyorsa, daha masraflısını yapmaya kim cesaret edebilir?

YOJIMBOOO said...

Benim eleştirdiğim noktayı çok güzel kavramışsınız.

Geçmişte ki ile bugünkü sistem arasında aslında hiçbir fark yok sadece sermaye el değiştirdi ve medya kanalıyla bir zamanın Yeşilçam trafiği şimdi tv lerde ve tv desteğiyle sinemada sürüyor.

Cem Yılmaz'ın elinden ne çıkarsa çıksın zaten tanıtımı 1 yıl öncesinden tv lerde dönüyor insanlar buna şartlı olarak gidiyor. Aslında herşey sermayenin büyütülmesi adına yapılan işler.

Yoksa ne Tarantino'su nede Bilge Ceylan'ı bu işe para koyanların umurunda bile değil.

Burdaki ana konu halkın istiyor olması değil istemesini sağlayacak bir kültür aşamasına gelebilmesidir.

Dünyada ses getiren kaç filmimiz oldu? Bu filmleri çekenlerin kaçı hala Türkiyede yaşayabiliyor? Bu iki sorunun cevabı zaten durumu özetliyor.

Anonymous said...

amerika nın da bir süre uyguladığı gibi sinema harcamalarını vergiden düşülmesine olanak sağlanmalıdır.

YOJIMBOOO said...

bu çok güzel bir fikir ama vergiden indirim konusu zaten bütçeleme esnasında sürekli sahtekarlıklara yol açıyor.

En basit örnek film için misal 200 metre negatif harcanmışsa bunu faturada rahatlıkla 500 metre olarak gösteren "kurnaz" bir yapımcılar kabilesinden bahsediyoruz.

Sinematik said...

Sanırım benim yaptığım bir yaklaşım yanlış anlaşılmış. Alıp tarantino gibi adam girsin demedim, araştırmacı b sinemaya saygı duruşu yapan sinema için tam zamanı diyorum :)

Sanat için mi sanat ile Toplum için mi sanat olaylarını biraz birbirine sokmuşsunuz gibi geldi sayın Yojimboo bey :) Şaka bir yana yazıya kısmen katılıyorum. Bazı noktalar da sadece sinemanın bir yönü ele alındığını düşünüyorum.

Türk sinemasının Tarantinosuna ihtiyacı var derken, hemen herşeyi bir kenara koyup gişeden bahsetmeye başlamışsınız. Gişeyi bir kenara koyalım önce... Batanıda parayı önce bulan yapımcısına kadar çok şey var. Her film gişe yapsın diye yapılmıyor zaten... Halk bunu istiyor olayıda yine bir yere kadar. İyi bir tanıtımla halka istetirsin istersen ;)

Oysa ben duruştan bahsediyorum. Zaten kendi produksüyonu eline almış, yönetmenlik yapan birçok insan içinde artık birilerinin Tarantinonun yaptığı gibi çöplerin arasına dalıp Kolajları yapması ve bir saygı duruşuna geçmesi gerekli diye bir hayal kuruyorum ben.

Gieleri falan bir kenara koymakta fayda var o parayı koyacak adamın düşünecegi şey... Biraz kalıplardan gidilmiş gibi geldi bana. Biz sektöürümüzü kurtarmaya çalışmayalım Tarantinoda Amerikan sinemasını kuratarcam diye işe dalmadı zaten. Hoşuna gideni yapmak istediği için yaptı. İzlediği binlerce filmle işe daldı.. Zaten bizim bu işe girecek insanımızda eski siyah beyazları yalayıp yutmuş girer...

Oysa senin bahsettiğin sinema ve bu bahsettiğim sinema birbirinden farklı şeyler. Gişe konusu çok önemli değil zaten çünkü işin içine bağımsız sinema giriyor yani Indie sinema giriyor. Bu indie sinema ülkemizde artık ortaya cıkmalıdır ki kısa metrajlı filmlerde cıkıyor. Kendin pişir kendin ye..

Bir de geyiğimiz var kusura bakmayın :) kendi ulusal sinemamız oluşsun diye... Ulusal sinemamız zaten var. Bazı seyler oturmadı ama kendimize bu kadar vurmayalım. Zaten güzelliğimiz çok farklı şeylere sahip olmamız onu teke indirmemek gerekli.

3-4 yazarın kalıpları yerine genel tabloya bakmakta yarar var, ortada bir sektör var, işler artık farklı dönüyor. Bence çok güzel işler de çıkıyor ki geçmiştekilerin yapamadığı şeyler bunlar. Belki bir Yılmaz Güney yok ancak diğer yandan çok temiz calısan insanlar var ödülleri de topluyorlar ayrıca geçmişe göre bir değişimde Göçmen sinemasıdır ki buyrun Fatih Akın...(onda biraz vardır tarantinoculuk ...)

Vergiden düşürülmesi konusunda bende hemfikirim. Kimin ne kurnazlık yaptığı bizi ilgilendirmez bunların kontrol mekanizmalarını da vergiden düşüren düşünecek. Sanki Amerika da kurnazlar yok? Tam tersi denetim çok vardır. Fatura maturayı yasaları ve kolayluııkları hazırlarken düşünürsen hiç birşey olmaz. Nasılsa calacaklar diye birseylere kolaylık sağlamamak biraz paranoyakca olur ki 12 eylül bunu zaten yaptı yeterince..

Ülkemizde çok gelişmiş bir reklam filmciliği var, ve sinemaya Tarantino gibi gönül vermiş birileri çöplerin içine dalıp kendi sanat eseri kolajlarını ortaya çıkaracaktır.

Tarantino bir kolajcı olsa da izlediğimizde o filmin ona ait olduğunu ve ortaya yeni bir film çıktığını görüyorsak bu yeterlidir. Yani Tarantino benim için bir dahidir aslında.

Saygılarım geç keşfettiğim Jackie Brown'a....

YOJIMBOOO said...

Ben sadece neden olamayacağını anlattım, istediği kadar bağımsızda olsa türkiyede misal herkes youtube den o tip filmleri izleyipte bir kitle yaratırda sonradan sinema salonlarına geçer diye bir düşüncenin ütopya olduğunu düşünüyorum.

Çünkü yönetmen iş sinema filmine ve sinema gösterimine geldiğinden cebindeki parayla bu işi bitiremeyeceğinden yine X Y Z yapımcının kucağına düşecek sonrada D.K.A.O gibi bir garabet çıkacak ortaya.

Türkiyede sorun paralı insanı bulmak değil piyasayı ellerinde tutup dışarıdan kimseyi almayan yapımcılar hegamonyasını yıkmaktır. Sinema salonlarının büyük bölümü bile tekelleşti ve ortak yada sahipleri yine medya patronları.

Ulusal Sinemamız geçmişe göre çok güzel işler katediyor, bu konuda hemfikirim bence izlenmesi gereken yolda bu. Hazır birşeyler için destek bulunabiliyorken bu konuda yürünmeli. Ancak ...

Fatih Akın'ın son dönem işlerini hiç beğenmiyorum, artık hayatımda nadir olarak "şunun sonu gelsede sinemadan çıksam" diye düşündüğüm bir filmi çekiyorsa adamın özgünlüğü gerçmişindeki işlerin mirasını yemeye başlamaya doğru gittiğini gösterir.

Türkiyede trash tipi işlerin kolajlanması veya içinde ki gülünç öğelerin yakalanması aslında yıllardır TV de yapılan bir şey. Gaglar ve daha önce de bir kaç program günümüzde de yine bazı tv programlarında bu yapılıyor.

Filmlere çerez mahiyetinde çok değer verilmediği aşikarken vede tv de "beleş" iken kaç tane insan aa şu çekilmiş gidip bakalım derki ?

Halkın bizim düşündüğümüz anlamda saygı duyan bir yapılanmanın aslında saygı duyan bir atılım olduğunu anlayacağını düşünmüyorum.

Bu filmler büyük çoğunluk için her daim "geyik malzemesi" olarak var olmaya devam ediyor.

Sinematik said...

Bu sefer verdigin yanita maalesef katilmiyorum.

Tarantino'nun kendisi zaten hayalperest, ve kendini böyle tanımlar... Benim konuya girdiğim nokta odur...

Sanirim farkli seylerden bahsediyoruz. Oncelikle bazi ornekleri alip birebir karsilastirmak her zaman hatali sonuc verir. Buna birde genellemeler ekledigimiz zaman ortaya koyacagimiz analizden cok antitez olur.

Oncelikle Turk sinemasinin kendi Tarantinosuna ihtiyacı var ile senin yukarida degindigin gercekler bence cok az noktada bulusuyor.

Konuyu nedense tamamen Gise, halk yonunde ve sadece bir kismi ile ele almissin. Tabi ki bu ulkede bazi seyler onemlidir. Ancak konuya girdigin nokta ve karsilastirmalar Jazz muzisyeni ile Kirac karsilastirmasi gibi olmus. Sen "neden bu ulkede en onemli Rockci Kirac, boyle olmamali" diyorsun ben "ulkemizde neden Frank Zappa gibi muzige yaklasan yok" diyorum :) Ayni sinemada oldugu gibi.

1- Zaten Tarantino gibi bir durus yapacak, arastirma ve eskiye donuk bir arastirma yapacak adam Giseden once bu ise gonul verdigi icin girmistir/girecektir. Indie sinema yani bagimsiz sinemanin durusu zaten bahsettiğin sisteme başkaldırmadır...

Tarantino Amerikan film sektörünü nasıl değiştirrim diye girmemiştir zaten, oysa senin yazından bir kurtarıcı aranıyor gibi geldi... Ben önce birey olarak kendi filmini yapan adamdan bahsediyorum bunun yoluda bagımsız sinema...

2- Belki parasini reklam sektorunden kazanan ama sinemaya giren yani finans sorunu olmayan birileri vardir. Kaldiki Tarantino bugun bir markadir ve bircok kisiyi etkiler...

3- Tarantinonun Rezervuar Kopekleri Dusuk butcelidir. Bagımsız sinemanında gişe yapacagını gösteren bir devrimdir....

Bende bunu diyorum zaten yani senin yazında savunduğun ve olmaz dediğin seyleri kıracak bir adam gerekli... Yani Türk sinemasının Tarantinosu (pop kültürüde sonuna kadar kullanmıştır).. Türk bagımsız sinemasının ortaya cıkması ile yukarıda yazdıklarını kıracak bir devrimciden bahsediyorum. Popüler kültür öğelerinden kötülemek yerine geçmişe saygı duruşu ile kullanan bunları çok yerinde ve hakkını vererek kullanarak yeni birşeyler belkide yeni bir aksiyon sineması yaratacak bir kişiden bahsediyorum.

Keza yazımda görmezden geldiğin nokta:
Türkiyede trash tipi işlerin kolajlanması veya içinde ki gülünç öğelerin yakalanması aslında yıllardır TV de yapılan bir şey olarak nitelendirdiğin konuya da karşı bir duruş benim bahsettiğim zaten.....

Birkaç sinema blogunun yazıya döktüğünün beyaz perdeye aktarılması diyelim...

Ayrıca sanatın sadece halk için yapıldığına da katılmıyorum. Bu sanatçıyı kısıtlayan bir durum olur.

Gişeyi bir

her boku bilen adam said...

http://herbokubilenadam.blogspot.com/2009/10/ayn-yazlar-5.html